Fenerbahçe'nin unutulmaz futbolcusu Lefter Küçükandonyadis'in hayatını merkezine alan bu yeni Netflix yapımı, yayınlanır yayınlanmaz gündemin odağı oldu. İzleyicilerin merak ettiği konulardan biri ise filmde anlatılan Lefter–Meri ilişkisinin gerçek olup olmadığı.

LEFTER'İN FUTBOL YOLCULUĞUNUN BAŞLANGICI

Fenerbahçe ve Milli Takım'da çıktığı 665 maçta 445 gole imza atan, ayrıca Fiorentina ve Nice formalarını da terleten Lefter Küçükandonyadis'in yaşamını konu alan 126 dakikalık film, efsane futbolcunun doğduğu Büyükada'da başlıyor. Balıkçılıkla geçinen babası Hristo (Halit Ergenç), oğlunun "büyük bir insan" olmasını düşlese de Lefter'in kalbi futboldan başka bir şeyi kabul etmez. Henüz çok gençken, Taksim Stadı'nda Beşiktaş'ın efsanesi "Baba" Hakkı Yeten tarafından tamamen tesadüfen keşfedilir.

SAVAŞ, TRANSFER VE FENERBAHÇE DÖNEMİ

Keşfedildikten sonra Taksim Spor'a transfer olan Lefter, 2. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle hiç düşünmeden askere gider. Dört yılın ardından İstanbul'a döndüğünde bu kez Fenerbahçe'den teklif alır. Neden Beşiktaş yerine Fenerbahçe'yi seçtiği sorulduğunda ise unutulmaz cevabı verir:

"Baba Hakkı'nın olduğu yerde elim ayağım birbirine dolanır dedim."

Doğuştan gelen yeteneği, kıvrak çalımları ve attığı gollerle kısa sürede taraftarların gönlünde taht kurar. Tribünlerden yükselen "Ver Lefter'e, yaz deftere!" tezahüratları onu futbol sahnesinin en sevilen isimlerinden biri haline getirir. Ancak başarı dolu yeşil saha hikâyesinin yanında hayat, ona zorlayıcı anlar da yaşatacaktır.

KİMLİK, AİDİYET VE TRAVMALAR

Lefter'in yaşamındaki dönüm noktalarından biri, Türk Milli Takımı formasıyla Atina'da Yunanistan'a karşı çıktığı maçtır. Rum asıllı olmasına rağmen Türkiye için oynaması nedeniyle bazı Yunan taraftarlar onu "Türk tohumu!" sözleriyle hedef alır ve sahaya çürük meyveler yağar.

6-7 Eylül olaylarında ise daha acı bir sınav verir. Yunanistan'a gol attığı için sevinen insanlar, aynı gecede Büyükada'daki evine saldırır. Eşi Stavrini (Deniz Işın) ve iki kızıyla linç edilmek üzereyken askerlerin müdahalesiyle kurtulur. Haberi alan Fenerbahçe taraftarları adaya akın eder ve evi önünde nöbet tutarak Lefter'i korumaya çalışır. Sorulduğunda hiçbir saldırganı ele vermez, yalnızca şu cümleyi kurar:

"Aralarında harçlık verdiğim çocuklar da vardı."

Bu olay, onda derin bir yara bırakır. Bir dostuna dert yanarken şu sözlerle içinde kopan fırtınayı özetler:

"Yunanistan'da bana Türk tohumu diyorlar, burada da Rum tohumu…"

Ne tam olarak Türkiye'de ne de Yunanistan'da kendini ait hissedebilmesi, ruhunda derin izler bırakır.

MERİ İLE TANIŞMA VE DEĞİŞEN HAYATI

İtalya'da forma giydiği dönemde tanıştığı İstanbullu Rum genç kadın Meri (Aslıhan Malbora), Lefter'in hayatında yeni bir kapı aralar. Onunla kurduğu ilişki, hem duygusal dünyasını hem de yaşamının seyrini etkiler. Ancak filmde yer alan bu ilişkinin gerçek hayatta ne ölçüde yaşandığına dair net bilgiler bulunmamaktadır.

ORDINARYÜS'E VEDA

Babası onu "profesör" olarak hayal etmişti; fakat Lefter, sahalarda sergilediği benzersiz yetenek sayesinde futbolun "Ordinaryüs"ü olarak tarihe geçti. Alkışlar ve tezahüratlar eşliğinde futbola veda ederken ardında sadece başarılarla değil, derin acılar, unutulmaz anılar ve bir ülkenin kalbine kazınmış bir miras bırakır.